Aile Şirketinizde Düzeni, Huzuru, Hayatı Yaşamak Sizin de Hakkınız.

Düzeni Sağlamanın Anahtarları Var.

İşinizin gelişmesinin ve düzene oturmasının önündeki engellerden, şirket içerisinde kendisini var eden ailevi sorunlardan bir an önce kurtulmanın yolunu arıyorsanız.  İşinizi sizlerden sonraki nesillere huzurla bırakmak istiyorsanız, ilk adım olarak hazırlamış olduğum organizasyonel farkındalık envanterini doldurun, şirketinizi analiz edin.

Kökleri 1920’lere Dayanan Dört Nesillik Sanayici Bir Aileden Geliyorum.

Tunç Vidinli çocukken ailesiyle birlikte, kuzeninin doğum gününü kutlarken.

Söylediğim gibi sanayici bir aileden geliyorum, büyük dedem Mustafa Özgür Kayseri’den Adana’ya gelen bir tüccar. 1920’li yıllarda ülkede sanayiye dair pek bir oluşum yok ve bir sanayi oluşturulmak isteniyor. Bunlardan biri de Adana’daki Milli Mensucat Tekstil Fabrikası. Dedem Mustafa Özgür ve arkadaşları ellerindeki sermaye ile, bu işletmeyi sahiplenip işletmeye başlıyorlar ve sermaye zamanla büyüyor, çocuklarına, torunlarına, bizlere kadar geliyor. Ailem, Aile şirketi olarak sanayici olmanın haricinde Akbank’ın kuruluşuna öncülük etmiş ve Türkiye de ilk kot pantolon (Blue Jean) üretimini gerçekleştirmiş.

Sizin düzen arayışınızı, aile şirketinizde yaşadığınız aile içi anlaşmazlık, kuşak çatışması yaşadığınız her ne varsa muhtemelen ailemde bir benzeri en az bir defa ya yaşanmıştır, ya da ben yaşamışımdır. Sizlerin ve aile şirketinizin ihtiyacının ne olduğunu emin olun çok iyi biliyorum. Sizler için dışarıdan değil, içeriden gelen, ama siz deyin kaderin bir cilvesi olarak, ben diyeyim bir aile şirketi klasiği olarak dışarıyı da görmüş bir sesim ben. Fabrikaların kurulduğu, makinelerin gürlediği, akşamları evlere yarı mürekkep, yarı sanayi kokularının, hatta çiftlik çubuk diye tezek kokularının geldiği evlerde büyüdüm. Burası öyle bir aileydi ki, yeni doğan buzağılara isimlerimiz verilirdi. Daha bebekken bile işin tozuna, pasına, çamuruna karışırdık; çünkü bizde iş, sadece yapılmazdı — yaşanırdı.

Çocukluğumda o girişimci ailelerin büyüklerinin akşamları karşılıklı tavla atıp iş konuştuklarını bilirim.  O yüzden yönetim danışmanlığı, aile anayasası gibi sunduğum bütün profesyonel danışmanlık hizmetlerimde kullandığım çözümler tecrübeye ve Türk sanayisi için durumuna ve aile yapısına dayanmaktadır.

Aile Şirketleri Benim İşim Değil, Kaderim.

Çocukluğumdan Lise zamanlarıma kadar yaz dönemlerinde, aile şirketi olan diğer büyüklerimizin yanında çalışırdım. Tezgahtarlık yapmışlığım da vardır, fabrikada yerleri süpürmüşlüğüm, getir götür yapmışlığım da…

O zamanlardan beri gitar çalmak en büyük hobilerimden birisi oldu. Benim için gitar hiçbir zaman sadece bir enstrüman olmadı. Müzikten aldığım en büyük haz, onu başkasına öğretmekti. Daha lise çağlarımda öğrencilerim vardı; parmaklarına akorları gösterirken, içten içe hep bir şey anlatıyor olmanın keyfini yaşardım. O gençlerle gitarı bir kenara bırakıp kariyerlerini birlikte çizer, onların hayatlarına yön verirdim bir şekilde. Bu öğretme tutkusu, ailemin iş hayatına adım attığımda bambaşka bir forma büründü. Hatta Adana’daki diğer ailelerin çocukları yaz stajları için bizim fabrikalara gelirdi. Çoğu zaman, kendi kardeşime gösterir gibi onlara yönetimin inceliklerini anlatırdım. Zamanla sadece çocuklar değil, o çocukların babaları da fikir almaya başladı. Bir bakmışım, yıllar içinde kendimi şirket sahiplerine iş öğreten, yol gösteren, sistem kuran biri olarak bulmuşum. İşte bu, danışmanlık yolculuğumun sessiz ve derin başlangıcıydı.

Aile Şirketleriyle Çalışmak,
Benim İçin Bir Kültür Aktarımı.

Aile şirketleriyle çalışmalar yürütmek, sadece bir “aile anayasası” hazırlamaktan çok daha fazlasını gerektirir. Dolayısıyla aile şirketleriyle çalışmaya bir iş modeli olarak değil, bir kültür aktarımı olarak bakarım. Cumhuriyetin ilk yıllarından dört kuşaklık bir sanayi ve ticaret geleneğinden gelmenin benin için en büyük avantajı şudur: Ailelerin neye ne zaman hazır olduğunu sezebilirim. Hangi kararın bir fay hattını tetikleyeceğini; hangi dokunuşun iyileştirici olacağını bilirim.

Bir aile şirketiyle çalışmalar gerçekleştirirken sadece kağıt üzerine veya tahtaya organizasyon şeması çizmekten çok farklı olarak, Şirketin ruhuna inerim, aile içindeki görünmeyen fay hatlarını görebilirim, değer aktarımını sistemleştiririm. Bu bilgi, kitapla değil, kuşaktan kuşağa geçen bir sezgiyle kazanılır.

O yüzden yönetim danışmanlığı, aile anayasası gibi sunduğum bütün profesyonel danışmanlık hizmetlerimde kullandığım çözümler tecrübeye ve Türk sanayisi için durumuna ve aile yapısına dayanmaktadır.

Geçmişimin köklü olması, geleceğe olan sorumluluğumu da aynı ölçüde artırdı. Hayatımın hiçbir döneminde sıradan bir kariyer peşinde olmadım. Kendi yolumu çizerken, geçmişimin mirasını sadece bir nostalji olarak değil, bir stratejik avantaja dönüştürmeyi seçtim.

Eğer bu topraklarda, aileden gelen bir şirketi profesyonel hale getirmek, nesilden nesile taşıyabilmek, sadece kurumsallaşmak değil, aynı zamanda anlamlı bir miras bırakmak istiyorsanız, benim hikâyem zaten sizin hikâyenizle buluşmak için yazıldı.

Ben Tunç Vidinli. Bu topraklarda, soyadınızın sadece bir tabela değil, bir miras olarak kalmasını sağlayan sesi temsil ediyorum.

Beni Bugünlere Getiren Canım Aileme Teşekkür Ederim...

Babam Fevzi Vidinli...

Babam, Fevzi Vidinli. Ünye’den çıkan, Talas Amerikan Koleji’nden Ankara Koleji’ne geçmiş, sonra Robert Kolej (şimdiki Boğaziçi üniversitesinden) mezun olmuş, ardından Massachusetts’te finans master’ı yapmış bir adam. Düşünün ki, Türkiye’de lise mezunu birinin banka müdürü olduğu yıllarda, babam Amerika’da finans yüksek lisansı yapıyor. Hayatına damga vuran ve bana geçen şey yalnızca eğitim aşkı değil; taşıdığı güçlü karakterdir. Sessiz ama vakur… Şirket yönetiminden çok, değerlerin taşıyıcısı olmayı seçti o girişimcilikle yoğrulmuş hayatında.

 

Annem Hanife Özgür...

Annem, Hanife Özgür. Adana’nın en köklü sanayici ailelerinden birinin kızı. Duruşuyla, disipliniyle, kültürüyle bir Türk kadını. Dedesi Mustafa Özgür, Adana’daki Milli Mensucat fabrikasının ve Akbank’ın kurucularındandı. Düşünün ta o dönemlerde Adana’da köşk yaptırıp içine bronz heykel koymak kimin harcı? Ama onunki sadece estetik değildi; aynı zamanda akıl, vizyon ve cesaretti. Türkiye’nin sanayileşmesinde gerçek katkısı olan, üretimin bizzat içinde bulunmuş bir kurucu liderdi. Milli Mensucat’ın “endüstri mirası” olarak tescillenmesi, Türkiye’nin en büyük sanayi müzesi olması için mücadele veren kuşaklardan geliyorum. Bana vatan sevgisi ve milliyetçilik, annemden babamdan kaldı; düşünün dayılarımın isimleri Fatih, Orhan, Timur.

Aile Şirketizde S