Türk Aile Şirketlerini Yavaşlatan 3 Kritik Sorun

Türk Aile Şirketlerini Yavaşlatan 3 Kritik Sorun

“Bu işi babam kurdu ondan devraldım ama torunları sürdüremiyor.”

Ne yazık ki bu cümle Türkiye’de sıkça karşımıza çıkar. Oysa aynı dönemde kurulmuş Alman ya da İtalyan aile şirketleri bugün küresel markalara dönüşmüş durumda. Bizdeyse başarılı hikayeler çoğu zaman ikinci kuşakta yavaşlıyor, üçüncüde sona eriyor.

Türk aile şirketleri yerel pazarlarda gerçekten güçlü. İlişkiler kuvvetli, müşteri bağı sadık, ekipler fedakar. Ancak iş uluslararası rekabete geldiğinde tablo değişiyor. KPMG ve Dünya Bankası verileri de bu farkı doğruluyor: En büyük sorun, profesyonel yönetişim eksikliği ve şirketin kişiye bağlı olması. Peki bu durum neden oluyor? Türk aile şirketlerini dünya liginden alıkoyan şey ne?

Neden Dünya Markası Olamıyoruz?

1. Resmi Veliaht Planı Eksikliği

Bir şirketin geleceğini sadece bugünün performansı belirlemez. Onu kimlerin yöneteceği de belirler. Almanya’daki aile şirketlerinin %70’inin önümüzdeki 10 yıla dair bir liderlik planı varken, Türkiye’de bu oran sadece %35 (Forbes).

Veliaht seçimi genelde aile içindeki “en uygun görülen” kişiye bırakılıyor. Oysa bir sonraki nesle bırakılacak şey sadece sermaye değil, vizyon ve sorumluluktur. Ve bu da planlama ister.

Neden Dünya Markası Olamıyoruz?

2. Dijital Dönüşümde Yavaşlık

Yeni dünyada rekabet dijital sahada oynanıyor. Ama ODTÜ’nün yaptığı bir araştırmaya göre Türk aile şirketlerini incelediğinizde teknoloji yatırımları toplam bütçelerinin yalnızca %10’undan daha azını oluşturuyor.

Yani yeni nesil ERP sistemlerine, veri analitiğine, yapay zekaya yatırım yapılmıyor. Sonuç? Hem verimlilik hem rekabet gücü geride kalıyor. Rakipler otomasyonla hız kazanırken, bizim şirketler hala Excel’le sipariş tutuyor.

3. Aile İçi Çatışmaların Şirket Kültürüne Etkisi

Şirket içinde iki kuzenin aynı pozisyonda çalıştığı, ama kimin neye karar verdiğinin belli olmadığı örnekler az değil. Yetki karmaşası, iletişim sorunları ve sessiz krizler şirket kültürünü zedeliyor.

Bazı çalışanlar yöneticilerin oğlu-kızı-yeğeni olduğu için terfi alırken, liyakat göz ardı ediliyor. Bu da yetenekli profesyonellerin şirketten kopmasına neden oluyor.

Peki Ne Yapmalı?

Zayıf yönlerin farkında olmak önemli. Ama asıl fark yaratan, bu zayıflıkları yönetecek adımlar atmak.

  • Aile anayasası hazırlayarak görev tanımlarını, miras planlamasını ve karar alma süreçlerini netleştirin.
  • Kurumsal yönetime geçiş danışmanlığı alarak yönetimsel sürdürülebilirliği, İK stratejilerini ve profesyonel yönetimi güçlendirin.
  • Nesiller arası geçişte, Veliaht Koçluğu gibi rehberlik sağlayan uygulamalarla sürdürülebilirliği garanti altına alın.

Bir aile şirketi sadece bir işletme değildir. O, aynı zamanda bir mirastır, bir hikayedir. Ama bu hikayenin devam edebilmesi için sadece köklere değil, geleceğe de yatırım yapmak gerekir.

Sevgiler

Tunç Vidinli

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir