Kurumsallaşarak Büyümek İsteyen Aile Şirketleri

Türkiye bir startup cenneti. Yeni kurulmuş ya da doğası gereği büyümek durumda olmayan şirketlerden bahsetmiyorum. Kobi boyutunu aşmaya aday ve önü açık aile işletmelerinden bahsediyorum.

Hayatım aile şirketleri arasında geçti. En küçük yaşlarımdan beri etrafımda irili ufaklı, yeni kurulmuşu, nesillerdir piyasada olanı pek çok aile şirketi gördüm. Bunlardan çok az bir kısmı zaten kurumsallaşma yolunda önemli mesafe kaydetmiş firmalardı.

Geri kalanlardan ise yine çok azının işlerini sonraki nesle aktarabileceğini açık olarak görebiliyorsunuz. Büyük bir kısmı var ki belirli bir büyüklüğe gelmişler ve çok net görülebiliyor ki oradan daha ileriye gidemeyecek.

Nitekim yıllarca da daha farklısına şahit olmadım. Bir sonraki nesil eğer kurumsal bakış açısı ile kendini yetiştirmemiş ya da yetiştirilmemişse, işleri devraldıklarında da o eski düzen aynı şekilde devam edecek ve ne şirket büyüyecek ne de şirketin kazancı büyüyen ailenin ihtiyaçlarına cevap verebilecek. Neticede startup olarak gelmiş, startup olarak gidecek.

Yukarıdaki şirketlerde enerjinin çoğu tek bir noktaya kanalize edilir, satışa ve neticesinde elde edilecek kazanca. İyi satıcılar bilirler. Potansiyel müşteriniz ile olan ilişkinizde elinizdeki ürün ya da hizmeti satmaya odaklanırsanız, bir ilişki yaratmaya, güven oluşturmaya odaklanmazsanız satış gerçekleşmez.

Sadece sonuca değil, sizi sonuca ulaştıracak sürece odaklanmalısınız. Bir startup eğer büyük bir sermaye ile çıkmamışsa yola ya da sürekli artan bir yatırımcı desteği sağlayamıyorsa kuruluşunun ilk yılında fon oluşturmaya yani kısa vadede satış yapıp para kazanmaya odaklanır. Bu, bu durumda bir şirket için olması gereken gayet doğal bir davranış biçimidir.

Şimdi gelelim startup safhasından çıkamayan aile şirketlerine. Şirketler büyümeye başladıkça yöneticilerin satışa, satılacak olan üretime ve günlük/saatlik işlere değil yönetime odaklanmaları gerekir. O zamana kadar ortaklar ürünü ya da hizmeti bizzat üretip bizzat satmışlardır. Ama bir an gelir ki artık büyüyen işlerin hepsine yetişmek mümkün olmaz ve şirkete yeni arkadaşlar katılmaya başlar. Artık görev satmak değil ekibin satmasını, üretmek değil ekibin üretmesini sağlamaktır.

Hatta bu işlerin sadece yapılıyor olması da yetmez. O ana kadar işin başındakiler o görevleri nasıl yürütmüşse, ekibin de görevleri aynı titizlik, aynı hassasiyet ve en önemlisi de aynı hata payı ile yürütmelerine ihtiyaç vardır.

Bu noktada daha önce fark edilmeyen ve o noktada da görmezden gelinen birçok durum ortaya çıkar. Her şeyin başında bir profesyonel ile bir girişimcinin ve/veya bir patronun motivasyonları aynı değildir; doğası gereği de olamaz, beklenemez. Bizi yaptığımız işe bağlayan o motivasyon ve ilişkili olduğu kaynaklar göz ardı edilir. İşler bir avuç insan ile yürütülürken sağlanan bilgi akışı, sayı artmaya başladığında aynı şekilde sürmemeye başlar.

Halihazırda işi bir kişi tek başına belki de kusursuza yakın bir şekilde yürütebilir ama aynı iş birden fazla insan arasında bölününce, daha doğrusu olması gerektiği şekilde bölünemeyince kaos ortaya çıkar.

Eğer bir de şirket paranın akışına uzaktan, kuş bakışı bakamıyor, bütçesinin tutup tutmadığını periyodik olarak monitör edemiyorsa çoğu zaman bu sarmaldan kurtulamayan şirketlerin eriyip gittiklerine şahit oluruz.

Yazıda anlattıklarım kurumsallaşma yolunda olan bir şirketin sağlıklı ilerleyebilmesi, sadece yurtiçi faaliyetler yürütecekse dahi modern bir dünya şirketi olabilmesi için kuruluşundan sonraki ikinci safhasıdır. Bu evreye varabilmiş şirketlerin ikinci aşamaya geçmiş olmaları nesiller boyu faaliyetlerini sürdürebilecekleri anlamına gelmez. 

Ülkemizde bu safhayı geçemeyecek pek çok şirket olduğunu görüyorum. O yüzden size tavsiyem artık hayatta kalabilmek için değil, büyümek için savaş verdiğinizi hissediyorsanız kendinizi bu bahsettiğim bambaşka konularda geliştirmeniz, şirketinizi ve etrafınızı size bu konuları öğretecek, bu konularda size yardımcı olacak ekipler ve kişiler, danışmanlar ile donatmanız gerekiyor.

Bir sonraki aşamada  ne mi var?

  • Gelecek nesillerin şirketin geleceği için iş hayatında yetiştirilmesi piyasada rekabet için olmazsa olmaz inovasyon ve Ar-Ge faaliyetleri.
  • Aile bireylerinin şirket ve birbirleri arasındaki iletişimi.
  • Yönetim kurulları.
  • Aile değerleri ve prensipleri.
  • Piyasada rekabet için olmazsa olmaz inovasyon ve Ar-Ge faaliyetleri.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir