Bunları Bırakmazsan Liderlik Koltuğu Sana Dar Gelir!

Bunları Bırakmazsan Liderlik Koltuğu Sana Dar Gelir!

Geçenlerde bir dostumun şirketine uğradım. Masanın üzerinde dağ gibi dosyalar, telefon sürekli çalıyor, herkes patronun odasına girip bir şey sormak için sıraya girmişti. Patron ise sinirli ve yorgun bir halde “Her şeye ben el atmazsam işler yürümüyor” diye söyleniyordu. Çok bariz fark ediliyordu ki asıl sorun işlerin ağır veya çok olması değil patronun her şeye müdahale etme alışkanlığıydı. Liderlik bütün düğmelere aynı anda basmaya çalışmak değildir. Bazen elini düğmelerden çekip başkalarının da orkestraya katılmasına izin vermektir.

Bu durum bize iyi liderliğin sadece yeni beceriler kazanmakla değil bazı davranışları geride bırakabilmekle de mümkün olabileceğini gösteriyor. İşte tam da burada John C. Maxwell’in sözü anlam kazanıyor:

“A leader is one who knows the way, goes the way, and shows the way.”

Lider yolu bilen, yolda giden ve yolu gösteren kişidir.”

Ama yolu gösterebilmek için önce sizi geriye çeken alışkanlıkları bırakmak gerekir.

O gün gördüğüm tablo aslında liderlerin sıkça yaptığı bazı hataların canlı örneğiydi. Patronun yaptığı “her şeye müdahale etme” ve “mikro yönetim” davranışı zamanla hem kendini hem ekibini tüketiyordu. Bu alışkanlık vazgeçilmesi gereken en kritik davranışlardan biridir.

Her şeyi kontrol etme ihtiyacı ekibin özgüvenini kırar, inovasyonu engeller. Liderlik sorumluluk devretmeyi bilmektir.

Türk Aile Şirketlerinden Örnekler

Çoğu aile şirketinde kararların ancak patronun sözüyle alındığını, süreçlerin neredeyse sadece onun onayıyla yürüdüğünü görüyoruz. Diğer yanda ise genç kuşağa alan açmış, mikro yönetim yerini gerçek liderliğe bırakmış yapılar da vardır. İkinci gruptaki şirketlerde fark hemen hissediliyor. Çalışanların enerjisi yüksektir, ekipler daha üretkendir, inovasyon oranı yüksektir ve yönetim tarzı ile geleceği inşa etme yolundadır. Bu yaklaşım, şirketin uzun ömürlü olmasını sağlayan görünmez ama güçlü bir temeldir.

Mesela, Anadolu’da orta ölçekli bir gıda firmasının patronu toplantılarda masaya yumruğunu vurarak “Benim onayım olmadan bu şirkette kuş bile uçmaz” diyordu. Çalışanlar artık fikir sunmaya bile cesaret edemez hale gelmişti. Veliaht ise sürekli geri planda tutulduğu için karar alma reflekslerini geliştiremedi. Bu yüzden bu şirket bölgesindeki en büyük zincirin davet ettiği ortaklık fırsatını sırf “patron onay vermedi” diye kaçırdı.

Tam tersine aynı dönemde başka bir aile şirketinde patron, veliahtına küçük ama kritik sorumluluklar veriyordu. İlk başta hatalar yapıldı, hatta bazı projeler başarısız oldu. Ama her hata bir öğrenmeye dönüştü. Bugün o şirket yalnızca bölgesinde değil ihracatta da söz sahibi.

  • Küçük ölçekli bir tekstil firması: Patron siparişten nakliyeye kadar her sürece müdahil oluyordu. Sonuç: Kararlar gecikti, müşteri şikayetleri arttı. Sorumluluklar aile üyeleri arasında dağıtılmaya başlandığında ise işler hızlandı, kalite arttı.
  • Bir gıda şirketi: Veliaht yönetici, toplantılarda sürekli ek yorumlar yapıyor, ekip arkadaşlarının fikirlerini kesiyordu. Bu tavır genç yöneticinin “dinlemeyen patron” imajına bürünmesine yol açtı. Mentörlük ve koçluklarımız sayesinde “sadece teşekkür etmek” alışkanlığını kazandı, ekip daha motive hale geldi.
  • Anadolu’da aileden yönetilen bir inşaat firması: Baba sürekli “benim zamanımda böyle yapılırdı” diyordu. Geçmişe takılı kalmak, genç kuşağın modern yöntemleri uygulamasını engelliyordu. Bu anlayış değiştiğinde şirket dijitalleşme yatırımlarına geçti ve 2 yıl içinde bölgesel pazar payını artırdı.

Vazgeçilmesi Gereken Diğer Davranışlar

Liderlik yolculuğunda sadece büyük hatalar değil günlük hayatta farkında olmadan sergilenen küçük alışkanlıklar da zamanla güveni ve motivasyonu zedeler. Bu davranışlardan uzak durmak liderliğinizi daha sağlam bir temele oturtur. Peki bunlar neler?

  • Özür dilememek ve minnettarlık göstermemek: Liderin insani yanını gölgelemektir.
  • Bilgi esirgemek: Şeffaflık yerine gizlemek güveni sarsar.
  • Hedef takıntısı: Sadece sonuç odaklı olmak sürecin değerini unutturur.
  • Yargılamak ve yıkıcı yorumlar: İnsanları kapatır, iletişimi tıkar.
  • “En akıllı benim” yaklaşımı: Çevreniz küçülür, güven azalır.
  • Sinirliyken konuşmak: Öfkeyle verilen tepkiler güveni bir anda yok eder.
  • Adam kayırmak: Adaleti yok eder, aile içi çatışmayı büyütür.
  • Takdir etmemek: Küçük bir teşekkür bile büyük motivasyon sağlar.
  • Zafer takıntısı: Her tartışmayı kazanmaya çalışmak ilişkileri zehirler.
  • Bahaneler: Değişime direnen lider gelişemez.
  • Sürekli olumsuzluk: “Bu olmaz” tavrı yaratıcılığı yok eder.
  • Suçu başkasına yüklemek: Hataları sahiplenmek lideri büyütür.

Bir lideri gerçekten güçlü yapan şey her şeyi bilmek ya da kontrol etmek değildir. Asıl güç doğru zamanda geride durmak, bazı alışkanlıklardan vazgeçebilmek ve başkalarının potansiyeline alan açmaktır.

En başta anlattığım hikaye vardı ya. Bir dostumun masasında gördüğüm tablo bana şunu gösterdi. Liderlik tüm ipleri sıkı sıkıya tutmak değildir. ipleri gerektiğinde başkalarının da eline verebilmektir. Zafer takıntısından, mikro yönetimden, yıkıcı yorumlardan, “ben böyleyim” bahanelerinden vazgeçtikçe hem liderliğiniz sadeleşir hem de ekibiniz güçlenir.

Sevgiler

Tunç Vidinli

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir